28 Kasım 2009 Cumartesi





























Siklamen çiçekleri,öyle güzel açıyor ki,
hemen her mevsim.
Hele sevilen'in eli değmiş ise onlara,
şirin şeyler daha da güzel gerçekleştiriyorlar,
Yaprak yaprak...

6 Kasım 2009 Cuma

MEVLANA'DAN SEÇMELER...







İmrenme Üzerine...



İmrenme üzerine.....

Yaşıyoruz şurada,günümüz günümüze uymadan,
Madem fikrimiz alınmadan gelmişiz şu dünyaya..
Olasılıkla,gelmemizin bizce malum olmayan bir nedeni olsa bile...
Kimi zaman içimiz çekiyor,diğer yaşam biçimlerini,
Bizim olsalar da olamasalar da...
"Hak bizim"diye düşünmek bir yarar sağlamıyor,
Haksızlık,yemeye devam ederken önüne konanları.
Oysa,
Bu bir kıskançlık değil,rezil bir haksızlığa isyan...
"hafiza-i beşer,nisyan ile malüldür."derler ya hani,
Hadi açalım anlamını bir güzel de,dostlar da anlasın,
"İnsan hafızasının eksikliği,unutkanlığıdır."
O nedenle kişi,en yakınına,hanımına mesela,

Başlamalı adam gibi davranmaya
Çünkü tren kaçtığında,pişman olmak ne fayda.

İmrenmek kimisi için,başkalarının sağlığına,
İmrenmek kimisi için,başkalarının huzuruna,
İmrenmek kimisi için,bir bardak suya...
Aman dostlar,ne olur esir olmayalım bu duygulara,

Çünkü huzur kaçarsa,zor gelir bir daha...

Haksızlık,yemeye devam etse bile önüne konanları,
Gün gelir,sabır elbette kazanır....
Gün gelir,sevgi elbette kazanır...








5 Eylül 2009 Cumartesi

Can Sıkıntısı Bir Ruh Halimidir?

Hayır,Sıkıntı bir Ruh hali değildir.

Ruh hali;Cumartesi akşamlarını bazen sıfırlayabilen
yetenekli bir sıfattır.

27 Ağustos 2009 Perşembe

AKŞAM ÜZERİ...


Akşam üzeri
Garip bir hüzün vakti..
Sanki dört tekerlekli bir arabanın yokuş yukarı çıktığı gibi,
İnsanın sabrının zorlandığı,sevgiye hasret vakti.
Bir çığ gibi yuvarlanan özlemlerin sanki içgüdü misali,
Sessizce gelip can evine yerleştiği,
Gitmeye niyetinin olmadığı her halinden belli.
Akşam üzeri,
Garip bir hüzün vakti..
....
Gri akşamlara hakim olan o sessizlik rengi,
Yeşil'in Yeşil,Mavi'ni mavi olmadığı an'ın vakti.
Belki,Bu şehir de bir başınalığın yirmidört saati,
O aşina bakışların,yanında olmasını istediğin,
O seven ellerin,ellerinde titremesini dilediğin,
İnsan sabrının zorlandığı,sevgiye hasret vakti.
Akşam üzeri,
Garip bir hüzün vakti....
27.08.2009/saat 17.36

16 Temmuz 2009 Perşembe

Sana Seslenmek....

Sana seslenmenin en güzel zevklerini yaşadım burada.
Ve sana yüreğimi sundum,aynen senin bana yaptığın gibi.
Öylesine bir noktaya geldik ki,yaşamımızın bize armağanı...
Artık bir tek kelime bile bulamıyorum eklemeye.
Bir kez daha yüreğimin en derininden
Sana sunuyorum Yaşamımı....
Seni Seviyorum.
Canım Aşkım,Biricik Sevgilim,Eşim
Kadınım.....

2 Temmuz 2009 Perşembe

Lokman Hekim Olaydı....



















Keşke Lokman Hekim olaydı da
şu rahatsızlığıma bir çare bulaydı.
Başım dönüyor berbat bir şekilde ve
ensemde bir yanma var ki düşman başına
bile değil....
Koca Kanuni Sultan süleyman ne doğru demiş;
"Olmaya Devlet Cihanda Bir Nefes Sıhhat gibi."
diye...

30 Haziran 2009 Salı

Bir Güne Bir Ömür Sığdırdık..













BİR GÜNE BİR ÖMÜR SIĞDIRDIK

Bir güne bir ömür sığdırdık senle biz
ağlamayı, gülmeyi,
seviden çıldırarak küsmeyi barışmayı..
ne çok şey öğrendik o bir günde
ve ne çok şey sığdırdık o bir güne!
avuç içlerinin kokusunu özlemeyi bilirdik
sevgilinin tenini özlemeyi öğrendik

gidip gelmelerin acısını,sevincini,
aşık olmanın sevincini sığdırıverdik bir güne
bir güne bir ömür sığdırdık, inan bana
kavuşmayı yudumladık bir bardak şarap gibi,
derken ayrılığı tattık sarhoşluğu geçmeden
yaşamı yakaladık birlikte
ve sonra kayıp gidişine tanık olduk neredeyse.
ıslak öpücükler güç verdi yüreğimize
sevmenin gücünü öğrendik
kadın ve erkek olmayı,
birlikte bir bütün olmayı öğrendik
neler sığdırdık neler, o bir güne
mavi bir denizi dinliyorken dizlerine uzanıp
meltem serinliğinde duygularla güzelleşmeyi öğrendik
korkmadan göğüslemeyi her şeyi
ölüme bile kafa tutmayı öğrendik

şaka değil,
sevmenin tüm anlamlarını yaşamayı sığdırdık o güne,
mutluluğu, acıyı...
aşkı öğrendik,
ve biz
bir güne bir ömür sığdırdık..

29 Haziran 2009 Pazartesi

Deneyimlerimiz Öğretmenlerimizdir...


Dün öyle bir gündü ki;yaşıyanlar bilir ama sanki bir yandan
yağmur yağdı,ferah ferah ve diğer yandan da dolu;sert mi sert.

Bir çok insanın yıllara sığdırabileceklerini biz;bir güne,hatta
24 saate bile değil,bir kaç saate sığdırabildik.

Oluşan bir Hastahane sorununda,o güzel gözlerin nasıl dolduğunu
görmek,binlerce saat derse bedelmiş,bunu öğrendim yattığım yerde.
Yaşamak öğrenmek ise ve öğrenmek de deneyime açılan kapı ise biz;
deneyimlerimizin çok iyi öğretmenler olduğunu saptadık birlikte.
Bunun ne kadar önemli olduğunuzu biz;dün kendimiz de nefesledik.
Öyle bir kadını seviyorum ki;binlerce demet çiçek;teninin
kokusunu veremez,bardaklar dolusu su;O'nun ferahlığını veremez.

Seviyorum O'nu,hem de çok seviyorum.

Dönüş Yolunda..


Zaman su gibi akıp geçti,dönüş yolu yine mecburi,zor
ve istemeyerek alındı ama artık gidiş,gelişlerin sonu yaklaştı.
Gülümsüyorum hep olduğu gibi,içimden geldiğince..
O'nu gördüm ve pek çok yanını yeniden tanıdım.
İyi ki tanıdım da,ruhum biraz daha zenginleşti..
Kimi zaman yollar çok zor ve engebeli oluyor ama
ne yapalım ki,aşmaya çabalıyoruz.
En önemli olgu ise Sağlık...
Ben;O'nu çok seviyorum..

27 Haziran 2009 Cumartesi

Otogarda Zaman.


Şimdi Otogardayım,saatlerden Otobüsüme kırkbeş var.
Sana doğru yola çıkmam,artık an meselesi...
Umuyorum ki;bu sefer,artık bitimidir bir otobüs garında
sana hasret çekmemin...
Otogarda kalabalık,almış başını gidiyor.
Oysa,benim gideceğim tek bir yer var,senin yamacın.
Sabah salimen görüşmek üzere..
Seni Seviyorum.

Sana Geliyorum tekrar,yalnızca Sana..

26 Haziran 2009 Cuma

Sabah Vakti...


Dünyanın diğer ülkelerinde de sabahlar
hep aynı ışıkla mı doğar acaba?
İnsanlar hep umuda mı uyanırlar?
Böyle yaptıklarını düşünerek,
biraz olsun avunmak istiyorum.

Bu sabah içimde bir ferahlık duygusu var ama
Sevgiliyi beklemek var ya,bununla nasıl
baş edeceğiz bakalım.?








25 Haziran 2009 Perşembe

Last Time Ever I Saw Your Face/ Seni İlk Gördüğümde.

Get this widget | Track details | eSnips Social DNA


Seni İlk gördüğümde,
Güneşi,gözlerinde bir gül sanmıştım.
Ay ve yıldızlar verdiğin hediyeler idi.
Karanlık ve boş gökyüzüne,Aşkım.

Ağzından ilk öptüğümde seni,
Kalbinin benimkiyle çarptığını anladığımda.
Sanki bir kuş gibi,kafesinden kaçacak.
İçimdeki bu güzellik idi,Aşkım
İçimdeki bu güzellik idi.

Seni İlk gördüğümde,
Güneşi,gözlerinde bir gül sanmıştım.
Ay ve yıldızlar verdiğin hediyeler idi.
Karanlık ve boş gökyüzüne,Aşkım.

Roberta Flack/First Time ever I Saw Your Face'den çevrilmiştir.
Şarkıyı dinleyebilirsiniz.

İKİNCİ YOLCULUK...




Bazen öylesine tesadüfler oluyor ki evrende,hatta zamanın içinde,

inanamıyorsunuz kendiniz yaşamamış olsanız.
Alanya'ya ikinci bir yolculuk başlıyor, hafta sonu,

Sevgili'ye doğru.. Sevgi'ye doğru..
Yaşasın çok mutluyum..

23 Haziran 2009 Salı

Kıskanma Üzerine...



Bir zamanlar düşünürdüm hep;"insan sevdiğini neden kıskanır,güvenmiyorsa
zaten O sevginin ne değeri vardır."
Ama sevince iş öyle değilmiş işte,ne kuramcıların,
ne psikologların,ne de başka
kaynakların tanımları,doğanın insanın
yüreğine düşürdüğü böylesi bir duygu için yeterli olmuyor.
Dozunda kıskanmanın ne zararı olabilir ki?
Sevdiğine elbette güveneceksin,O'nu hoş tutacak,gözlerinin içine
bakacaksın mutlaka..Ama temel içgüdüne de
medeni ve mantık ölçülerinde hakim olmayı
becereceksin yoksa belki de sevgine zarar verebilirsin.
Bu yargıya öyle bir insan varıyor ve şu anda
bunu belirtiyor ki,hem çok ama çok seviyor,hem bu sevgisinden,
sevilmesinden gurur duyuyor,hem de kıskanıyor.
Neden içimden geçeni saklıyayım ki;,
sonuçta yukarıda Allah da biliyor.
Keşke o kıskançlık duygusunun ivmesini,
sevgimizin artması için daha da
güzel bir şekilde kullanmasını bilsek,becerebilsek..
Kalın Sağlıcakla...

22 Haziran 2009 Pazartesi

Sen;şimdi ne güzel uyuyorsundur.
Elini,başının altına yorgan yapmış.
Ve saçlarına da göğsümü yastık.
Herhalde beni görüyorsundur rüyanda..
..
Sen;şimdi ne güzel dönüyorsundur,
Ilık çarşafların arasında.
Sevildiğini bilmenin güzelliği ile
Herhalde aşkımızı yaşıyorsundur rüyanda..
..
Sen;sen, şimdi ne güzel esniyorsundur.
Burada seni özleyeni dileyerek.
Bir başka aşk bu,eşsiz.
Herhalde bizi içiyorsundur rüyanda..
..
Sen;şimdi ne güzelsindir kimbilir?
Sessiz hayalim,üzerini yavaşça örterken..
Gözlerin kadar kadar temiz ve parlak.
Ellerimiz kenetliyken rüyanda..
..
Ya ben?!! Ben öyle bir erkeğim ki,sana aşık.
Acın acım,Sevgin sevgim,yaşamım hep senin.
Bir dua kadar içten,bir dilek kadar güzel.
Ben,seni daha da fazla sevmeliyim.

19 Haziran 2009 Cuma

İnsan,Doğa,Hayvanlar,Aşk ve Müzik..




Atatürk'den bir hatıra...

Gazi, çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rastladı.
Atatürk attan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu."Merhaba nine."
Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle"Merhaba" dedi.
"Nereden gelip nereye gidiyorsun?Kadın şöyle bir duralayıp,"Neden sordun ki," dedi.
"Buraların saabısı mısın? Yoksa bekçisi mi?"Paşa gülümsedi.
"Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin malıdır."
"Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir. Şimdi nereden gelip nereye
gittiğini söyleyecek misin?"
Kadın başını salladı."Tabii söyleyeceğim,ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, atın geç yetişdiği,kavruk köylerinden birindeyim. Bizim muhtar bana bilet aldı.trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim."
"Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni? "Gazi Paşamızı görmem için.Başını pek ağrıttım da... Benim iki oğlum gavur harbinde şehit üştü. Memleketi gavurdan kurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum.Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Bende gün demeyip mıhtara anlatınca,o da bana bilet alıverip saldı Angaraya, giceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte ağşamdan belli böyle kendimi ordan oraya vurup duruyom bey."
"Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı?
Kadının birden yüzü sertleşti."Tövbe de bey, tövbe de!"
Daha ne isteyebilirim ki... O bizim Vatanımızı gurtardı."
Bizi düşmanın elinden kurtardı.Şehitlerimizin mezarlarını
onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan?"Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoruz. Şunun bunun gavur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde
kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü görmek,
ona sağol paşam! Demek için düştüm. Onu görmeden ölürsem
gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir adama benziyon,
bana bir yardım ediver de Gazi Paşayı bulacağım yeri deyiver."
Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı
her halinden belliydi.Bana dönerek,
"Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır...
Benim köylüm, benim vefalı Türk anamdır bu."
Attan indim.Yaşlı kadının elini tuttum "anacığım" dedim, "sen gökte aradığınıyerde buldun,
rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa yani Atatürk işte karşında duruyor."
Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü.Elindeki değneği yere fırlatıp, Atatürk'ün ellerine sarıldı.

Görülecek bir manzaraydı bu.Ikisi de ağlıyordu.

Iki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul gibi
sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı kadın belki on defa öptü atanın ellerini.

Ata da onun ellerini öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı.
Daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu Atatürk'e uzattı;"
Tek ineğimin sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa,
bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapıp getiririm.
Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. Çok beğendiğini söyledi.
Sonra birlikte köşke kadar gittik.Oradakilere şu emri verdi;
"Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin.Sonra köyüne götürün.
Giderken de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun."

Sabiha Gökçen'den alınmıştır.

18 Haziran 2009 Perşembe

Bir Keyif Hali ki

Öyle bir ruh halindeyim ki şu anda;
Sakin olmak bir yana,mutlu olmak diğer yana.
Charlie Chaplin(Şarlo);Ölümsüz eseri,sahne ışıkları
(Limelight)'nın son perdesinde,kendi sahne
yaşamının -ki bir palyaçodur-sonuna geldiğini
fark ederek sahneye, ölümün eşiğinden kurtardığı
güzel bir kızı balerin olarak çıkartır ve aşağıda bulacağınız
muhteşem şarkı çalmaya başlar.
Şarkı çalar ve kız dans ederek yaşama dönerken,
palyaço dans ederken düştüğü yerden,
O'na fark ettirmemeğe çalışarak kalkmaya çabalamakta
ve kıza yeniden sunduğu yaşamın yeşermesini görmektedir,
böylece kızı izlerken yavaşça yaşamdan ayrılır.
Öylesine büyük bir sanat eseri ki;sanki yaşam o esere hak verdirmek
için elinden geleni yapıyor,aynen diğer nitelikteki eserlerde
olduğu gibi...
Sevdiklerimize,sevdiğimize mutlaka elimizden gelen en güzel
desteği,yüreğimizi verelim,karşılık beklemeyelim.İçinde
olduğumuz zamanda zor belki, ama yine de olanaksız değil.

Get this widget | Track details | eSnips Social DNA

17 Haziran 2009 Çarşamba

Aşkı yaşamak


Son bir haftadır yaşamak benim için gerçek bir güzellik kaynağı oldu
Nereden bilebilirdim ki,o güzel,o benim için paslanmış duyguya
yeniden kavuşacağımı...Sanki yıllarca bir mağarada yaşayıp
sonra yeniden gün ışığına çıkmış gibiyim. Bunca sevinç,bunca mutluluk;
Allahım bunca acıdan sonra,O'na kavuşmak...
Yalvarıyorum sana,bizi ayırma...




16 Haziran 2009 Salı

Yaşamak için Yaşamak

Bir Fransız atasözü var,Claude Lelouch bu özdeyişi,filme dönüştürmüştü;

"Vivre pour Vivre" ...Yaşamak için Yaşamak.. Oysa öyle mi?

Yaşamak için yaşat,olmalı......

15 Haziran 2009 Pazartesi

İnsan Ruhu Çiçeklere mi benzer? (Yolculuk günlüğü 2)




Evet,insan ruhu çiçeklere benzer,hele sevgi ile dolduğunuz,
bunca zaman özlediğiniz sevdiğinize kavuşmuş,buna inanmaz bir halde el ele
dolaşmış ve o güzelim yüreği hissetmişseniz eğer,
seven insan ruhu çiçeklere benzer.
Dün;yaşam,benim için Alanya'da yeniden başladı.
Bugünü,"yaşadığımız o harikulade günü gördüğümüz için
Allaha şükreden sevdiğim ile paylaştım.
Birbirimizin eksik olan yarısını bulduğumuza emin olarak
Alanya sokaklarında dolaştık,bakalım ne denli özlemişiz
ve özleyeceğiz diyerek kısa süreler de birbirimizden uzaklaştık
bilinçli olarak,ama ne mümkün? O sokaklar daraldı,
o yollar üzerine basılmaz cehennem taşları oldular sanki.
Hemen kaybettiğimizi düşündüğümüz o bir an'ı bile
telafi edebilmek için koşa koşa birbirimize geldik,
aman Allahım,o ne güzel bir duyguydu bakmak,
içercesine bakmak.
Sonra gittik bir çay bahçesinde oturduk uzun süre ..
Bir ara başını göğsüme yasladı;bana "sen anlat"dedi,
"dinlemek istiyorum seni." 14.07.2009 gününün saat 14.45'inde....
Onca sevdiğim ama şimdi artık O'nsuz yapamayacağım o zarif,
düşünceli,güzel,zeki,fedakar ve beni seven kadına
bir kadın ve bir erkeğin öyküsünü anlattım.
Bizim öykümüzü... O ana değin yaşattığımız,oluşturduğumuz öykümüzü...
Dinledi,anlattım. Dinledi,anlattım.
Sonra kalkıp yürüdük tekrar Alanya sokaklarında,
bir tarafta deniz,bir tarafta satıcılar ve yolun ortasında ikimiz...
Yaşam kolkola girmiş,yürüyor...
Şehrin içinden yürüdük,sonra dik sokaklara girdik,
kaybolurmuşuz ne gam..
Bulacak olanlar birbirini bulmuş,yollarında yürümeye başlamışlar ya...
Bana bir zamanlar buralara geldiğini,kayalı bir park
veya plaj olduğunu söyledi,araştırdık,bulduk
ama ne insanlar o insanlar,ne de o yer artık o eski yer...
Elimi öyle sıkıyordu ki yukarılardan bakarken,bir zamanlar uğradığı yere.
Sustum ve O'nu izledim,bana sırtı dönük,bakıyordu
sanki geride kalmış ve artık bundan sonra da kalacak olan
o kötü,acı dolu,boş geçen günlere..
Bunu kendisine söyledim ve gördüm ki;
o duygular,o acılar, bir gözyaşı damlası içinde akıp gittiler.
Sonra;sonra bıraktık kendimizi yollara(bizim yolumuz nasıl belli)
sokaklara, yürüdük,yürüdük,yürüdük.
O yolun sonunun bizi geçici olarak ayıracağını
bilerek.Ama olsundu,biz biraraya gelmiştik işte.Bundan sonrası vız gelirdi.
Çok ama çok zor dakikalardan sonra beni bineceğim otobüs durağının
yakınlarına getirdi ve bıraktı..Sonra da durağın tam karşı köşesindeki
pastahaneye giderek,araç gelip beni alana dek bekledi.:):)
Gönlünün ışıkları bir yakıp,bir söndürerek ve ben de
o ışıklara elim ile,başım ile selam vererek.
İyi ki;iyi ki diyorum O'nu sevdim,İyi ki Kısmet'im o çıktı karşıma,
iyi ki var..
Seni Seviyorum Canım Seni Çok Seviyorum.

14 Haziran 2009 Pazar

Buradan sonsuza Bir Yolculuğun Getirdikleri ...

Bugün 14 Haziran 2009 ..Şu an saat 20.10
Oysa ben çok uzaklardan,Antalya'ya yaptığım
bir yolculuktan geriye dönüyorum. Yaşamımın en
güzel ve anlamlı hediyesini alarak.Sevdiğim ile o günü paylaşmaktan dönüyorum.
Öylesine mutlu ve huzur doluyum ki,bunu yeniden doğmuş bir adamın
açıklaması olarak kabul edebilirsiniz.Evet,çok ama çok uzun zamandır
karşı karşıya gelemediğim sevdiğimin elini bugün tutmak,en sonunda
O'nunla aynı yolda yürümek kısmet oldu..
Hani beni yaşama bağladığını söylediğim o kendi güzel,
Yüreği güzel kadın var ya işte kendisinden söz ettiğim hanım O....
Kısmet'te daha güzel ne olabilir ki..
Birlikte olduğumuz,paylaştığımız yaşamımın en güzel gününü bu satırlara aktarmak istiyorum.
Yaklaşık 12 saatlik bir yolculuktan sonra sabahın yedisinde Antalya'da buluşacağımız otobüs durağına geldim ve bir de baktım ki,karşıdan gülümseyerek geliyor.
Yüreğim nasıl da çıkmadı yerinden ve gözümden gelen o müthiş yaş,
nasıl da beni bir anda olduğum adamdan çıkarıp bir anda yeni bir
insana,seven bir insana dönüştürdü,anlayabilmiş değilim...
Bana sarıldığı an öyle bir titriyordu ki,şu an hala kendimde
hissedebiliyorum ve bu,bir erkeğin algılayabileceği en güzel
duygu olsa gerek..
Sevmek,sevilmek ne kadar güzel imiş.Hem de BURADAN SONSUZ'a.

12 Haziran 2009 Cuma

Türk Sanat Musikisi

Öyle bir derya deniz ki Türk San'at Musikisi,içine daldığınız zaman çıkasınız gelmiyor.

Kimi şarkılar insanı yakıyor, kimisi yerinde oturtmuyor ama gerçek şu ki;
insanı insan ne yapan ne kadar olgu varsa,hepsi o yüce müziğin notalarında can buluyor.

Hepsi birbirinden değerli nice bestekar ve eski terimleri ile
Muganni(erkek şarkıcı) ve Muganniye(Hanım şarkıcı)'lerin
yorumları ile sanat tarihimize nakış gibi işlenmiş o şarkılar....
10.yüzyıl sonlarında,Abdülgadir Meragi'nin çalışmaları
ile başıyan ve günümüze değin, pek çok teorik gelişme ve
bestelerin katkısı ile büyüyen Türk Sanat müziği,Osmanlı
saraylarında da etkilere maruz kalarak bugüne ulaşmıştır.

Kaynağın yüceliği öyle zengindir ki;nice bestekar padişahlar
yetişmiştir.
Bu konuda bildiğimiz en eski eser,sultan II.Bayezid'e ait .
Kendisini daha sonra,Sultan I. Mahmud, özellikle Sultan III. Selim,
Sultan II. Mahmud, Sultan Abdülaziz ve diğerleri izlemiştir.
Sultan III.Selim,bu konuda apayrı bir yer sahibidir
kendi keşfettiği 14 makamı olduğu bilinmektedir.

Bu eşssiz mirası günümüze değin pek çok sanatçı
sürdürmüş ve devam ettirmektedir.

20.Yüzyılın en önde gelen yorumcu ve bestecileri arasında
en iyi örnekler,Münir Nurettin Selçuk ve Zeki Müren'dir.
Hanım yorumcular arasında da Hamiyet Yüceses(1915-1996),
Müzeyyen Senar(1919-),Safiye Ayla(1907-1998),
Perihan Altındağ Sözeri(1925-2008),ilk akla gelenlerdir.
Onları günümüzde Muazzez Abacı(1947-),
Emel Sayın(1945-) gibi isimler takip etmektedir.

Bu dönemin önemli bestecilerine örnek olarak,
Sadettin Kaynak,Bimen Şen,Refik Fersan,
Yesari Asım Ersoy,Selahattin Pınar,Avni Anıl,
Yusuf Nalkesen,Şekip Ayhan Özışık,Avni Anıl,
Teoman Alpay sayılabilir.

Münir Nureddin Selçuk ve Zeki Müren'in çalışmaları da,
hem yorumcu hem besteciler için mükemmel örnekler içermektedir.

Münir Nureddin Selçuk'dan örnekler :

Endülüs’te Raks, Aziz İstanbul,
Sessiz Gemi,Dönülmez akşamın ufkundayız.,vd.

Zeki Müren'den örnekler :

Şimdi uzaklardasın, Manolyam,Beklenen şarkı,
Bir demet yasemen,Gözlerinin içine başka hayal girmesin

Kendisinin çok güzel bir yorumunu da "Sevemez kimse seni"şarkısında dinliyoruz.

Herkese önce sağlık,sonra huzur,keyif,mutluluk ve başarı dileklerim ile..

ZEKİ MÜREN /SEVEMEZ KİMSE SENİ..
Beste :Teoman Alpay/Güfte :Suat Sayın
Get this widget | Track details | eSnips Social DNA

11 Haziran 2009 Perşembe

Bir Heyecan ki yaşamımızda...



Nice zamandan beri bu kelimenin anlamını düşünüp duruyordum.
Sahi,nedir heyecan,ne zaman karşımıza çıkar?
Bilimsel tanımına göre heyecan;kişilerde kimi
beklentilerinden önce ortaya çıkan

ve coşkulu da olabilen ruh hali..
Bu ruh halini;
kişiselliğe döktüğüm zaman,
ortaya çıkan resimde şu görüntü oluyor.
Büyük bir yürek çarpıntısı.İşte o an,bu an...
Sanki binlerce kişinin karşısına ilk kez konser vermeye
çıkacak bir piyanist gibi..

3 Haziran 2009 Çarşamba

PABLO NERUDA











Şili'li şair ve ve yazar(1904-1973)
1971 Nobel edebiyat ödülü sahibi.
İlk kitabı Crepusculario 1923 yılında yayınladı. Sonraki sene şairin en tanınmış ve pek çok dile çevrilmiş olan eserlerinden Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı(Veinte poemas de amor y una cancion desesperada) basıldı. Edebi çalışmalarına devam ederken, bir yandan da Santiago'daki Şili Üniversitesi'nde Fransızca ve pedagoji okudu. 1927-1935 arası hükümetin elçisi oldu ve Burma, Seylan, Java, Singapur, Buenos Aires, Barselona ve Madrid'te görev yaptı. Bu dönemde yazdığı şiirler ezoterik sürrealist şiir kitabı "Residencia en la tierra" (1933)da toplanmıştır.
Yaşamı boyunca güçlü siyasi duruşuyla tanınan Neruda,1970 yılında Şili başkanlığına aday gösterilmiş, ancak daha sonra başkan seçilen Salvador Allende'yi desteklemiştir. Allende seçilince Neruda'yı Şili'nin Fransa elçisi olarak görevlendirdi. 1971 yılında edebiyat dalında Nobel Ödülü aldı. 1972 yılında sağlık sorunları nedeniyle elçilik görevini bırakarak Şili'ye döndü. 24 Eylül 1973'de kalp yetmezliğinden hayatını kaybetti. (Kaynak:Vikipedia.)






Get this widget | Track details | eSnips Social DNA

2 Haziran 2009 Salı

Dünya Tarihinden Seçmeler 1


Poliartici-1430
1650-İtalya

Piri Reis-1513
M.Ö.2300 Babil - En eski Harita
Liu Gang-1418
Anatolia-1635-Bleau



İnsanoğlu her zaman yeni keşifler yapma,merakını giderme
ve ilerisini görme gereksinmesi duymuş ve bunu,
kendisinden sonrakilere aktarmak için de
haritalar yapmıştır.
Günümüzde bakıldığında o zamanın haritaları artık
gerçek birer sanat eserine dönüşmüşlerdir.
Bir kaç örneği burada ilginize sunuyorum.

1 Haziran 2009 Pazartesi






Hayvanlar alemi binbir çeşit rengi ve ahengi içinde barındırır.
Bu Renklilik,insan ruhunda da vardır ama bazen insan ruhu,
doğadaki bu renklilik ve ahengi nedense algılamaz.
Tüm hayvanların dünyamızdaki ekolojik dengeye
nasıl bir etkileri olduğunu görmezden gelir ve vahşet
işte o zaman yüzünü gösterir.Parçalanan foklar mı dersiniz y
yoksa acımadan öldürülen köpekler mi? Yada tüylerinden
balık iğnesi yapılsın diye yakalanan martılar mı?
Hangi birini saysak,bilemiyorum.
İnsan olduğumuzu unutmamak gerektiğine inanıyorum sadece.
Hayvanları Seven,Çiçekleri ve İnsanları da Sever...

İKİ DÜNYA YENİDEN BİRARAYA GELDİ VE TEK BİR EVREN OLDU...

25 Mayıs 2009 Pazartesi



Günbatımında...

Bir süreden beri,tam bu resmi çektiğim noktada oturmuş,kitap okuyordum ve dalmış gitmiştim sayfaların arasında..
Hafif serinlik bastığında kendime gelebildim.
Başımı kaldırdığımda karşımda gördüğüm manzara,işte tam bu idi..
Serin bir yeşillik ve hoşça batan bir güneş.Kitabımı kapadım,
arkama yaslandım ve sonra fotoğraf makinamın yanımda olduğunu
anımsıyarak bu an'ı ölümsüzleştirmeye çabaladım.
Belki de insanın ruhunda olmasını dilediğim sakinliği
yakalamaya gayret ettiğim söylenebilir.Öyle bir anda,istediğiniz
bir iki olgudan sözgelimi birisi sağlık ise,diğeri de sevgidir.
O anki ruh halinizi anlayabilecek, sizi seven bir kadın.
Belki de omuzunuza bir hırka getirip koyacak bir kadın....
Şöyle hafifçe bir omuzunuzu okşayıp,
arkanızda"ben buradayım,yanındayım"hissini verecek bir kadın....
"İyi bir kadın erkeği etkiler,zeki bir kadın onda ilgi uyandırır,
anlayışlı bir kadın ise ona sahip olur."demiş
Amerikalı kadın gazeteci Helen Rowland(1875-1950)...
İşte O kadının arkanızda durduğunu hissetmek kadar güzel ne olabilir?

21 Mayıs 2009 Perşembe




















SIKINTIYI ATMAK ÜZERİNE...

Güvercinin birini izledim geçen gün parkta..
Ağzında bir mısır tanesi ama nedendir bilemiyorum
sürekli olarak düşürüp duruyordu onu. Bir yandan da suçlu suçlu etrafa bakınıyordu;
sanki gören var mı gibilerinden...
Kuşu izlerken dalmış gitmişim...Canım ilkbahar havasını bile solumaz olmuşum.
O güzel hayvanın, mısır tanesini istediği şekilde alamamasının kendisinde yarattığı
sıkıntıyı izlerken, kendi dertlerimi unutmuşum...
İç sıkıntısından kurtulmak ne denli zor bir iş ! Bir an geliyor,
umutsuzluğa kapılıyor insan; sanki istediğin hiç bir olgu gerçekleşmeyecek,
yaşam o anda orada donup kalacak .. Kalın bir telefon rehberini el ile tek tek
yazmak gibi bir duygu bu ...
Sonra birden; yaşama tekrar döndüğümde gördüm ki, bizim güvercin,
salına salına dönmüş arkasını gidiyor, yerdeki mısırın yerinde de yeller esiyor..
O haliyle pek mutlu, sıkıntısını atmış, sanki tüm dünya kendisinin..
Dudaklarımda bir gülümseme, yerimden kalkıyorum. İçimde
biraz da olsa bir ferahlama; yavaş yavaş parktan uzaklaşıyorum..

Giritli Babam İçin...




Yıllardan bindokuzyüzotuzbir, aylardan ağustos
Yani sıcak mı sıcak günler işte...
Daha da sıcak bir aileye geldi babam
Hepimizin girdiği kapıdan.
Zaman öyle zaman ki; gün, gün peşinde
Epeyce kardeş ve daha sonra da bir eş
Çoğu kez bir saat bile görmeden güneş
Çalıştı, evine yardımcı olasıya
Tren kapılarından sarkıp börek satasıya
Metin bir adamdı ve durmadan Savaşır'dı.
Bildiğim ve aklımdaki tek şey,
Babamdı benim, bana dedemden kalma en güzel anı
O bir Girit çocuğu idi, soyu ile övünen
Babamdı benim, son gün yüzü gördüğü anda,
Alnı benim tarafımdan öpülen.
Ah!! dedim ilk kez eve döndüğümde, O'ndan sonsuza dek ayrılıp,
İşte o an özledim babamı, bakındım ama sarılamayıp,
Ve anladım ki, O'na layık olanı yaptı, önce bir gülümsedi
Sonra girdiği Kapının daha güzelinden çıkıp gitti.

16 Mayıs 2009 Cumartesi



Bir Saat oldu belki de;bilemem ki saatler nasıl geçer?
Dinmek bilmeyen o yağmur gibi sevgi,
Sayfalarca duyguyu bir yudum da nasıl içer?
Şehir bir sel altında ıslanırken,
Sanki dudaklarınca yudumlanmış bir çaycasına,
Camdaki izler;acaba dilesem,silinmeden seni nasıl bekler?
16.05.2009/14.14

14 Mayıs 2009 Perşembe



"DÜNYANIN ÇİVİSİ ÇIKMIŞ"DERLER YA HANİ,PEK DE YANLIŞ DEĞİL ŞÖYLE BİR BAKINCA AMA;OLSUN BEN YİNE DE YENİ BİR GÜNE MERHABA DEMEK İSTİYORUM SEVGİ İLE.....

11 Mayıs 2009 Pazartesi























Türkiyemizden zamanda bir sayfa olmuş ama sararmayacak güzellikler;
Bir Marmara'dan,bir Akdeniz'den...İstanbul'dan Antalya'ya...
İnsan;böyle değişimleri zamanın
perdesi gerisinden izleyince,
nasıl dönüp kendine bakmasın ve Baki'nin(1526-1600)
güzelim ikiliğini anımsamasın;
"Avâzeyi bu âleme dâvûd gibi sal
bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş."